Kırklareli

Tarih Rotası

Kırklareli Müzesi

20 Aralık 1930 yılında Büyük Önder Atatürk tarafından ziyaret edilen bina 1894 yılında Mutasarrıf Neşet Paşa ve o dönem belediye başkanı olan Hacı Mestan Efendi zamanında yaptırılmıştır. 1962 yılına kadar fiilen belediye binası olarak kullanılmış, 1983 yılından itibaren başlayan ve çeşitli aralıklarla devam eden restorasyon çalışmaları 1993 yılında tamamlanmıştır. Bodrum hariç iki katlı olup, girişte dört sütuna oturan cumba vardır. Arkeoloji ve Etnografya Seksiyonları üst katta yer almaktadır ve giriş katında Kültür ve Tabiat Sergi Salonu bulunmaktadır.

Yayla Mahallesi ve Tarihi Evleri

Kırklareli Yayla Mahallesi; Bulgar, Rum ve Yahudi nüfusa sahip bir mahalledir. Türk mimarisini yansıtan evlerin bulunduğu bir açık hava müzesi niteliğindedir. Yayla Mahallesi’nde bulunan tarihi evlerin 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yapıldığı düşünülmektedir. Bazı evler Türk mimarisini yansıtırken bazı evler de Rum ustalar tarafından neoklasik tarza uygun olarak ahşap, taş ve kerpiç malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Günümüzde kentsel sit alanı olarak ilan edilmiştir.

Demirköy Fatih Dökümhanesi

Demirköy Tophane-i Amiriye İşletmeleri olarak anılan Demirköy Fatih Dökümhanesi; Osmanlı Dönemi’nde yaptırılmış olup İstanbul’un fethinde kullanılan topların döküldüğü dökümhanedir. Ayrıca burada Osmanlı ordularının harp malzemeleri; gemi, top ve silah yapımında kullanılan malzemelerin bir kısmı üretilmekteydi. Bu Dökümhane’de döküm için gerekli olan enerji su ile sağlanmakta olup Dökümhane’nin dikkat çekici noktalarından biri de budur.

İğneada Deniz Feneri

Limanköy Feneri olarak bilinen İğneada Deniz Feneri; Kırklareli’nin Demirköy ilçesinin İğneada beldesinde bulunmaktadır. 1866 yılında, Sultan Abdülmecit döneminde Fransızlar’a yaptırıldığı için “Fransız Feneri” olarak da bilinmektedir. İğneada Deniz Feneri, sınır ve rota feneri olmak üzere iki göreve sahiptir. Karadeniz’in en batısında bulunan bu deniz feneri; Limanköy’de denizin 50 ile 60 metre yamacında yer almaktadır. Elektrik tesisatının olmadığı dönemlerde kurma koluyla kurularak gazyağı ile denizi aydınlatan fener, günümüzde 100’lük halojen ampul ve plastik yansıtıcılar sayesinde 20 mil uzaktan bile görülebilmektedir.

Pınarhisar Kalesi

Pınarhisar Kalesi, Kırklareli ilinin Pınarhisar Merkez’de bulunmakta olup günümüze kadar bütünlüğünü koruyarak gelebilmiş olan eserler arasında yer almaktadır. Herhangi bir kitabesi bulunmayan Pınarhisar Kalesi hakkında kesin bilgilere ulaşılamamaktadır. Yapının mimarisine bakılarak, Bizans Dönemi’ne ait olduğu düşünülmektedir. Karakol niteliği taşıyan Pınarhisar Kalesi, genel olarak doldurulma moloz taşlar kullanılarak inşa edilmiş olup iyi bir işçiliğe sahiptir.

Vize Kalesi (Sakin Şehir Vize)

Vize, Uluslararası Sakin Şehirler (Cittaslow) Birliği’ne 2012 yılında yaptığı başvuru ile “Sakin Şehir” unvanını almıştır. Vize, Türkiye’nin sekizinci, Trakya’nın ise ilk sakin şehridir. Vize Kalesi, Kırklareli ilinin Vize ilçesinde bulunmakta olup bulunduğu yerin adını taşımaktadır. İlçenin en yüksek tepesinde bulunan Vize Kalesi’ne ait olan kalıntıların çoğu günümüze kadar gelebilmiştir. Vize Kalesi, iç kale ve dış kale olmak üzere iki kaleden oluşmaktadır. Kesme taşların sağlam bir şekilde örülmesi ile inşa edilmiştir. Vize Kalesi ve sahip olduğu surların tarihi Roma Dönemi’ne dayanmaktadır. Onarımı sırasında yazılan bir kitabesi bulunmakta ve bu kitabe Edirne Müzesi’nde sergilenmektedir.

Vize Antik Tiyatrosu

Vize Antik Tiyatrosu, Kırklareli’nin Vize Merkez’de bulunmaktadır. 1990’lı yıllarda yapılan kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkan antik tiyatro, şu ana kadar bilinen tek Roma Dönemi tiyatrosu olma özelliğini taşımaktadır. Tarihi M.S. 2. yüzyıla dayanmakta olup, 4000 seyirci kapasitesine sahiptir. Oturma ve yürüme basamakları mermerden yapılmıştır. Devam eden kazı çalışmalarında; 1995 yılında büyük bir kadın heykeli, 1996 yılında da 4 tane sahne rölyefi bulunmuştur. Kazı çalışmaları sonucunda burada bulunmuş olan yapılar Kırklareli Müzesi’nde sergilenmektedir.

Babaeski Köprüsü

Babaeski Köprüsü, Kırklareli ilinin Babaeski ilçesinde bulunmaktadır. Köprü, 1633- 1634 yılları arasında IV. Murat Dönemi’nde inşa edilmiştir. 72 metre uzunluğa ve 5.85 metre genişliğe sahip olan Babaeski Köprüsü, Ergene Nehri’nin kollarından biri üzerine inşa edilmiştir. Kesme taş kullanılarak 7 gözlü inşa edilen köprü, İstanbul’dan Rumeli’ye giden kervan yolları üzerinde yer almaktadır.

Hızırbey Hamamı

Çifte Hamam adıyla da bilinen Hızırbey Hamamı, Hızırbey Külliyesi’nin bir parçası olup Kırklareli Merkez’de bulunmaktadır. Hamamda erkek ve kadınlar için çifte giriş bulunduğu için “Çifte Hamam” olarak anılmaktadır. Külliyenin diğer bir parçası olan arasta ile bitişik bir şekilde inşa edilmiştir. 1383 yılında Köse Mihalzade Hızırbey tarafından geleneksel Osmanlı mimarisine göre yaptırılmıştır. Duvarlarının dış yüzeyi ve kubbe fenerleri düzgün köfeki kaplamadan oluşmaktadır.

Kırk Şehitler Abidesi

Kırk Şehitler Abidesi, Kırklareli İmar Derneği tarafından 1960 yılında yaptırılmıştır. Aynı dernek tarafından Abide’nin yanında bir okul ve bir de camii yaptırılmıştır 1363 yılının ilkbaharında (Padişah I.Murat Hüdavendigar Dönemi) Demirtaş Paşa komutasındaki Türk orduları Kırklareli’ni Bizanslılardan almaları sırasında şehit düşen Kırık Akıncı adına yaptırılmıştır. Kırklar Baba Dergahı’nda bulunan kitabedeki, ‘’Kırk Kimesne şehit oldu bu yerde Bu nam ile anılmıştır bu belde’’ beyitinden dolayı da Kırk Kimesne olarak anılmıştır. Kırklar Baba Dergahı’nın yerindeki eski mezarlar bulunarak ona göre bu günkü anıt Kırklar Baba Dergahı’nın yerine yaptırılmıştır.

Kırklareli Garı

İstasyon Gar’ı ve tren hattı 1873 yıllarında yapılan Edirne-İstanbul hattına Alpullu’da kavuşmak ve Kırklareli’ni İstanbul’a bağlamak amacıyla Avusturyalı bir inşaat firması tarafından yapılmıştır. Ancak hattın işletmeciliğini bir Fransız firması yapmıştır. Gar şu an kullanılmamakta olup etrafındaki çeşitli eğlence alanlarıyla şehrin en güzel mesire yerlerinden biri haline gelmiştir.

Seyfioğlu Tabyası ve Taş Tabya

Seyfioğlu Tabyası Kırklareli il merkezinin 3 kilometre kuzeydoğusunda, Taş Tabya ise 3 kilometre kuzeybatısında yer almaktadır. Seyfioğlu Tabyası ve Taş Tabya, 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra güvenlik amacıyla inşa edilmiştir. Düşman saldırılarına karşı yapılan tabyaların yapımına 1879 yılında başlanmış olup, yapımı 1890 yılında tamamlanmıştır. Seyfioğlu Tabyası ve Taş Tabya inşa şekli bakımından Edirne Tabyaları’na benzemekte olup, savunma amacı bakımından farklılık göstermektedirler.

Aşağı Pınar Höyüğü

Aşağı Pınar Höyüğü, Kırklareli Merkez’e 3 kilometrelik bir mesafede bulunmaktadır. Çok eski bir tarihe sahip olan höyük ilk olarak 1980 yılında fark edilmiştir. Keşfedildiği dönemde “Salhana” adı ile kayıtlara geçmiştir. 1993 yılında burada başlanan kazı çalışmaları sonucunda elde edilen kalıntılar sayesinde, bölgenin Neolitik Çağ’da yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilgisine varılmıştır. Aşağı Pınar Höyüğü, Trakya’da bulunan en eski çiftçi-köy yerleşim yeridir. 3000 metrekarelik bir alanda yer alan Aşağı Pınar Höyüğü, Kırklareli’nin en geniş arkeolojik kazı çalışma alanıdır.

Kanlıgeçit Höyüğü

Kanlıgeçit Höyüğü, Kırklareli il merkezinin güneyinde bulunmaktadır. Tarihi bir höyük olma özelliğine sahip olan Kanlıgeçit Höyüğü, şehrin bir diğer tarihi alanı olan Aşağı Pınar Höyüğü’ne 300 metrelik bir mesafede bulunmaktadır. Tarihi M.Ö. 3000’li yıllara dayanmaktadır. Balkanlar’da bilinen en eski kentsel yerleşim birimi olup, Trakya’daki ilk ve tek Tunç Çağı’na ait Anadolu koloni yerleşim yeridir. İlk olarak Tunç Çağı’nda oluşmaya başlamış olan Kanlıgeçit, buradaki kervan yollarının en eski örneklerindendir. Höyük; kuzey, doğu ve güney olmak üzere 3 ayrı bölümden oluşmaktadır. Kanlıgeçit Höyüğü’nde çeşitli kazı çalışmaları sürdürülmekte olup, ilk arkeolojik kazı çalışmaları 1994 yılında yapılmıştır.

Yöresel Dokumalar

Kırklareli El Sanatları, yöreye özgü motifleri sayesinde oldukça değerlidir. Özellikle Kırklareli’nin Poyralı Köyü’ne ait olan el dokumaları meşhurdur. Kırklareli ve civarında hayvancılığın yaygın olarak yapılmasından dolayı hammadde konusunda sıkıntı çekilmemekte, bu durumda dokumacılığın yaygın olarak yapılmasını sağlamaktadır. M.Ö. 8000’li yıllara dayanan bir tarihe sahip olan Kırklareli dokumacılığı, yatay ahşap tezgahlarda yün ipliğinden yapılan seccade, heybe, torba ve yolluk dokuması ile günümüzde de hala devam etmektedir.

© 2016 trakyaturizmrotasi.com Tüm Hakları Saklıdır.